Malum, döviz kurları yükseldi. Buna paralel olarak asgari ücret artışı dahil her şeyin fiyatında artış oldu, tüm kalemlerde girdi maliyetlerimiz arttı. Dolayısıyla bizler de fiyatlamalarımızı gözden geçirmek durumunda kaldık, kalıyoruz. Bu sarmalda, içinde bulunduğumuz mevcut durum içerisinde gelirlerimizi giderlerimize paralel olarak arttırmanın yanında, devamlılığımızı sağlayabilmemiz için yapabileceğimiz ilave bir şeyler olmalı. Bu açıdan, daha önce yapmadıysak maliyetlerimize odaklanmanın tam zamanı.
İlkokul havuz problemlerinden bildiğimiz üzere, havuzun içerisinde ne kadar su birikeceğini, havuza musluklardan eklenen su kadar havuzun altında yer alan giderden havuz dışına akan suyun miktarı da belirler. Bu bağlamda ticaret içerisinde para kazanmanın öncül şartı parayı kazanmak olsa da bir o kadar önemli diğer şartı giderlerimize hâkim olmak, yani maliyet kalemlerimizi yönetmektir. İthalatçı bakış açısından gider yönetiminde dikkatinizi çekmek istediğim birkaç nokta var.
Öncelikle ithalat yaparken vergisel avantajları değerlendirmek konusunda araştırmacı olmak, aynı ürünü ithal ederken daha az vergi ödemek açısından yarar sağlayabilecektir. Özellikle ülkemizin Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) ile birbirine bağlı olduğu yapıları (kümülasyonları) doğru değerlendirip bu STA’ların faydalarından yararlanarak STA dışı ülkelerden yapacağımız ithalattakine göre çok daha az vergi ödememiz mümkün. Bunun için ihtiyacımız olan tek şey, STA kapsamında geçerli olan bir menşe belgesinin ithalatta gümrük idaresine ibrazı. Dolayısıyla diğer her şeyin (kalite, navlun vb.) aynı olduğu varsayımı altında, sadece ithalat yaptığımız ülkeyi değiştirerek maliyetlerimizi düşürmemiz mümkün.
Son dönemde artan taşıma şekli çeşitliliği içerisinde ana taşımanın ve buna bağlı olarak yerel nakliyelerin nasıl yapılacağının belirlenmesi de maliyetler açısından dikkat edilebilecek bir diğer konu. Özellikle Avrupa yüklerinde havayolu taşımasına alternatif olarak “express kargo” tanımlamasıyla büyüyen küçük ticari araçlarla az miktardaki eşyanın hızlı ve adrese teslim nakliyesi bir veri. Ayrıca karayolunun en büyük rakibi olan deniz yolu taşıması karşısında son dönemde yükselmeye başlayan demir yolu taşımacılığı değerlendirilebilecek bir diğer alternatif. Buna bağlı olarak ana taşımaya kadar olacak ya da ana taşımadan sonra oluşacak iç nakliyeler de etkileneceğinden maliyetlerde ilave etkisi olması olası. Bununla birlikte deniz yolu taşımasında karşılaşılan liman vb. masraflar da aynı kapsamda değerlendirilmeli.
Bu bağlamda dikkat etmemiz gereken bir başka konu; ana hatlarıyla yükleme, tahliye, terminal, geçici kabul, konşimento ve ordino ücretlerinden oluşan lokal masrafların yönetimi. Limandan limana, hattan hata değişiklik gösterebilen bu masraflara yönelik alternatif liman, hat gibi unsurları değerlendirmek fayda sağlayabilecektir. Burada özellikle dikkat etmek gereken konular arasında demuraj, ardiye, fazla mesai gibi masrafların ortaya çıkma sebeplerini araştırmak önemli. Çoğunlukla operasyonel nedenlerle ortaya çıkan bu maliyet unsurları yönetilebilir maliyet kalemleri arasında.
Dikkat çekmek istediğim bir diğer konu devlet tarafından verilen sertifikaların önemi. Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası (YYS) sahibi olunması, gümrük kontrollerinde uygulanan “yeşil hat”tın da yardımıyla gümrükleme süreçlerine yüksek bir hız sağlamakta, bu hıza bağlı olarak da pek çok maliyet kaleminde düşüş yaratmakta. YYS’nin şirketlere sağladığı maliyet avantajları sadece bunlarla kalmamakta, gümrükleme hizmet bedelinden fazla mesai ücretine pek çok alanda maliyet düşürücü etki yaratmakta. Diğer yandan Onaylanmış Kişi Statü Belgesi (OKSB) her ne kadar ihracatçılar için cazip olsa da teminat indirimlerinden yararlanılması gibi ithalat yönlü maliyet avantajları sağlamakta. Bu nedenle söz konusu sertifikaların edinimi maliyetlerin yönetilmesi açısından büyük öneme sahip.
Dış ticaretin, aslında yapılan tüm ticaret türlerinin ana mantığı bellidir: Mal gider para gelir, para gider mal gelir. Bu durumda yürütülen işin yarısı “para” olduğuna göre, ticarette diğer ayak olan finans tarafından da konuyu ele almak mümkün. İthalata konu mal bedelinin ödeme şeklinin seçimi ithalat maliyetlerimizi doğrudan etkiliyor. İthalatımıza konu ürünün bedelini vadeli olarak ödüyorsak, yani ödemeyi mal mukabili, kabul kredili ya da vadeli akreditif ödeme yollarından birisi ile yaptığımızda, eğer ürün grubu ya da gümrük rejimi itibarıyla muaf tutulmadıysa %6 oranında Kaynak Kullanımı Destek Fonu (KKDF) ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu çerçevede ithalata konu eşya bedelini ödeme yöntemimizin seçimi de maliyetlerimizi yönetmenin bir parçası.
Dr. Levent Özkardeş
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldu. 2014 yılında ABD’de Boston Üniversitesi Çokuluslu Ticaret Yüksek Lisans Programı’nı tamamlayarak yüksek lisans derecesini aldı. Doktora derecesini 2020 yılında Yaşar Üniversitesi İşletme Anabilim Dalı’nda, “Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsünün (YYS) Firmaların Rekabet Yapısına Etkisi”ni konu alan tez çalışması ile tamamladı.
Meslek hayatına 2001 yılında gümrük müfettiş yardımcısı olarak başladı; 2005 yılında gümrük müfettişliğine, 2012 yılında da gümrük başmüfettişliğine atandı. Mesleğinde 18 yılı geride bıraktığı 2019’da başmüfettişlik görevinden ayrılarak önde gelen bir gümrük müşavirliği firmasında genel koordinatör olarak çalıştı. Özkardeş, 2021 yılı itibari ile kurucusu olduğu gümrük, dış ticaret denetim ve danışmanlık firması bünyesinde gümrük ve dış ticaret alanlarında eğitim, danışmanlık ve denetim hizmetleri vermekte, aynı zamanda yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği yapmaktadır. Ayrıca Yaşar Üniversitesi Dış Ticaret Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak gümrük ve dış ticaret dersleri vermektedir.
İyi derecede İngilizce ve Almanca bilen, birçok dergide makaleleri yayımlanan, dış ticaret ile ilgili panellere konuşmacı olarak katılan Levent Özkardeş, dış ticaret ve gümrük alanlarında uzmanlaşmıştır.
Sorunuz başarılı bir şekilde uzmanımıza gönderilmiştir. Uzmanımız en kısa zamanda sorunuza yanıt verecektir.