Menşe Esaslı Ekonomi, Üretim ve İstihdam Yönetimi-Otomotiv Sektörü Örneği

Geçtiğimiz 2023 yılı Mart ayında yapılan düzenleme ile Çin menşeli elektrikli araç ithalatına %40 ilave gümrük vergisi (İGV) getirilmişti. Karar’a paralel olarak, uygulamanın devamı niteliğinde bu defa 7 Temmuz 2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere içten yanmalı motorlar dâhil tüm yakıt türlerini kapsayacak şekilde Çin menşeli 8703 Gümrük Tarife Pozisyonundan (GTP) yapılan otomobil ithalatları üzerine %40 oranında (veya 7.000 USD/adet) İlave Gümrük Vergisi (İGV) getirildi. Böylece kapsam sadece elektrikli araçlara yönelik olmaktan çıkarılarak tüm yakıt türlerini kapsayacak şekilde genişletildi.

Söz konusu kararların alınmasında daha önce de kaleme aldığım üzere, roket hızı ile artan Çin menşeli otomobil ithalatının mevcut gidişatına devlet yönetimi tarafından izin verilmemesi, getirilen yüksek oranlı vergi yükü ile birlikte ithalat maliyetlerinin ciddi biçimde yükseltilmesi yoluyla ithalat eğiliminin azaltılmasının hedeflenmesi esas. Ticaret Bakanlığı tarafından konuya ilişkin yapılan duyuruda belirtilen; ithalat rejimi kararı ve eklerinde taraf olunan uluslararası anlaşmalar, tüketici güvenliği, kamu sağlığının ve yerli üretimin pazar payının korunması, yurt içine yatırımların özendirilmesi ve cari açığın düşürülmesi hedefleri aslında uygulama amaçlarını çok güzel biçimde özetliyor.

Çin menşeli otomobil ithalatında hızlı artış olması ve söz konusu ithalata karşı ülkelerin tedbir almaları Türkiye’ye özel bir durum değil. Avrupa Komisyonu da Türkiye’nin düzenlemesinden birkaç gün sonra yapılan açıklama ile Çin’de üretilen elektrikli otomobillere sağlanan sübvansiyonlar nedeniyle başlatılan soruşturma sonucunda, Çin menşeli elektrikli araçların ithalatında 5 Temmuz 2024 tarihinden itibaren %17,4 ila %38,1 arasında değişen oranlarda geçici telafi edici vergi uygulamasını yürürlüğe koydu. Söz konusu telafi edici vergi oranları, Çinli üretici firmaların yararlandıkları kabul edilen sübvansiyon miktarına göre uygulanacak. Geçici olarak getirilen söz konusu telafi edici vergilerin devam edip etmeyeceği ileride ülkeler tarafından ayrıca ele alınacak.

Görüleceği üzere söz konusu vergisel düzenlemelerin odağında eşyanın Çin menşeli olması yer almakta. Gerek Türkiye tarafından uygulanan İlave Gümrük Vergisi (İGV) gerekse AB tarafından uygulanan Telafi Edici Vergi (her ne kadar sübvansiyon kaynaklı üretici firmalar arasında oranlar değişse de) uygulamaları menşe esaslı düzenlemeler. Dolayısıyla belirli olarak Çin menşeli malları hedef alan uygulamalar.

Peki, söz konusu vergileme ya da benzeri uygulamalar neden ithalat aşamasında menşe esaslı yapılıyor, neden ithalat tamamlandıktan sonra firma, marka ya da model bazında vergilendirme ya da benzeri uygulamalar yapılmıyor? Bunun en temel sebebi, eşya yurt içinde henüz serbest dolaşıma girmeden (diğer bir ifade ile henüz kapıdayken), alıcısı az ve belli iken tek elden tüm tedbirlerin alınması gerekliliğidir. Diğer yandan, mevzuatsal olarak baktığımızda; Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT)’ın Ulusal Muamele Kuralı, iç pazara ilişkin düzenleme ve uygulamalar yönünden ithal ve yerli mallar arasında ayrım yapılmaması gerekliliğini düzenlemektedir. Söz konusu Ulusal Muamele Kuralı sadece bir mal, hizmet ve fikri mülkiyet pazara girdikten sonra uygulanmakta, yani yurt içinde serbest dolaşımda olan mallar arasında ayrım yapılmamasını kapsamaktadır. Bu nedenle de serbest dolaşıma girmiş mallar arasında ithal/yerli ayrımına gidilerek vergisel ya da benzeri düzenlemeler yapılamamakta, dolayısıyla Çinli firmaların mallarına yurt içinde farklı vergi uygulamaları mümkün bulunmamaktadır. Ancak henüz yurt içi satış aşamasına gelmemiş, serbest dolaşımda olmayan, ithal mal üzerinden gümrük vergisi alınması Ulusal Muamele Kuralına aykırı değildir.

Belirtildiği üzere hem Türkiye’de hem de AB’de, Çin menşeli otomobillere yönelik getirilen yüksek vergi oranlarının Çin menşeli otomobillerin ithalatçı maliyetlerini arttırması, dolayısıyla ithalat miktarlarında azalışa neden olması ya da olacak olması karşısında Çinli üretici firmalar tarafından verilmesi beklenen tepki, üretimi başka ülkelere kaydırarak Çin’e yönelik menşe esaslı uygulamalardan kaçınmaları olacaktır. Aynı zamanda söz konusu üretimin kaydırılacağı ülkenin seçiminde hedef pazara yönelik serbest ticaret anlaşması (STA) olan ülkelerin tercih edilmesi ile gerek üretim girdilerinin menşe kümülasyonu kapsamında avantajlı tedariğinin sağlanması gerekse üretilecek ürünün STA üyesi ülke menşeli haline gelmesi karşısında STA kapsamında tercihli tarifeden yararlanılacak olması ile serbest ticaret anlaşmalarının taraf ülkelere menşe esaslı sağladığı avantajlardan Çinli üreticilerin de yararlanmaları anlamına gelmektedir.

Bu bağlamda, bir çok STA’ya taraf olması nedeniyle farklı menşe kümülasyonlarına üye olan, aynı zamanda menşe esaslı olmasa da serbest dolaşım kuralı gereği gümrük vergisi muafiyeti sağlayan Gümrük Birliğine taraf olan Türkiye, AB ve özellikle Akdeniz Havzası hedef pazarlarına yönelik olarak Çinli üretici firmalar için önemli bir üretim üssü seçeneği haline gelmektedir.

Bahse konu otomobillerin Türkiye’de üretilmeleri halinde yurt içi üretim olacağı için Türkiye’de İGV’ye tabi olmayacak, eşya serbest dolaşımda olacağı için AB’ye Gümrük Birliği içerisinde A.TR Dolaşım Belgesi kapsamında ihracatı gerçekleştirilerek AB pazarında ithalatçıların gümrük vergisi ödemeyecek, eşya Türk menşei kazanacağı için STA’lara taraf ülkelere EUR.1 Dolaşım Sertifikası kapsamında ihraç edilecek olması ile diğer taraftan üretim girdilerinin temini adına da bahse konu Gümrük Birliği ve menşe kümülasyonlarının önemli vergisel avantajlar sağlayacak olması sonucunda, üretimde Türkiye’nin seçimi ile Çinli üretici firmalar çok büyük miktarda vergisel avantaj sağlayacaklardır. Aynı zamanda otomotiv sektöründeki önemli deneyimi, üretim girdisi hinterlandı ve iş gücü potansiyeli ile de Türkiye üretim üssü seçenekleri arasında ön sıralarda yer almaktadır.

Söz konusu etkiye tepkiyi kısa zaman önce görmüş bulunmaktayız. Dünyanın önde gelen Çinli otomotiv üreticilerinden birisinin Türkiye’ye yatırım yapma kararı almış olduğu yakın zamanda kamuoyu ile paylaşıldı. Böylece hem ülke ekonomisine katkı sağlanmış hem de istihdam açısından önemli bir imkân oluşturulmuş oldu. Ticaret Bakanlığının belirtmiş olduğum duyurusu içeriği hedeflerin gerçekleşmesi yolunda ilerlemeler sağlanmaya başlandı. Söz konusu yatırımların devamı dileğiyle…

 

Uzman Hakkında

Dr. Levent Özkardeş
Dış Ticaret

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldu. 2014 yılında ABD’de Boston Üniversitesi Çokuluslu Ticaret Yüksek Lisans Programı’nı tamamlayarak yüksek lisans derecesini aldı. Doktora derecesini 2020 yılında Yaşar Üniversitesi İşletme Anabilim Dalı’nda, “Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsünün (YYS) Firmaların Rekabet Yapısına Etkisi”ni konu alan tez çalışması ile tamamladı.

Meslek hayatına 2001 yılında gümrük müfettiş yardımcısı olarak başladı; 2005 yılında gümrük müfettişliğine, 2012 yılında da gümrük başmüfettişliğine atandı. Mesleğinde 18 yılı geride bıraktığı 2019’da başmüfettişlik görevinden ayrılarak önde gelen bir gümrük müşavirliği firmasında genel koordinatör olarak çalıştı. Özkardeş, 2021 yılı itibari ile kurucusu olduğu gümrük, dış ticaret denetim ve danışmanlık firması bünyesinde gümrük ve dış ticaret alanlarında eğitim, danışmanlık ve denetim hizmetleri vermekte, aynı zamanda yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği yapmaktadır. Ayrıca Yaşar Üniversitesi Dış Ticaret Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak gümrük ve dış ticaret dersleri vermektedir.

İyi derecede İngilizce ve Almanca bilen, birçok dergide makaleleri yayımlanan, dış ticaret ile ilgili panellere konuşmacı olarak katılan Levent Özkardeş, dış ticaret ve gümrük alanlarında uzmanlaşmıştır.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri