Komşularımız Azerbaycan ve Ermenistan’ın, Ukrayna ile Rusya’nın savaş hâlinde olduğu, pek çok ülkenin dünyanın tahıl ambarı olarak bilinen Rusya’ya yaptırımlar uyguladığı, gıda ve enerji açısından büyük çaplı kısıtlamalar ve fiyat artışlarının beklendiği, yükselen döviz kurlarının ekonomiyi doğrudan etkilediği günümüz gündeminde, dış ticaretin yönetimine yönelik uygulama örnekleri adına, yine Türkiye’den, tüm dünyanın ekonomik açıdan ciddi biçimde olumsuz etkilendiği 1. Dünya Savaşı sonrası 1929 Dünya Ekonomik Buhranı döneminde Türkiye’nin uyguladığı tedbirlerden bahsetmek istedim.
1929 Buhranı döneminde, öncelikle 1499 sayılı Gümrük Tarifesi Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle ortaya çıkan gümrük vergilerindeki artışlar ile ithalatın önüne geçilmeye çalışılarak koruyucu bir politika izlenmiştir. Bu durum karşısında ülke içerisindeki mal fiyatları artmış, artışlar nedeniyle de özellikle güney sınırlarımızda kaçakçılıkta artışlar gözlenmiş, neticede kaçakçılık faaliyetleri büyük boyutlara ulaşmıştır. Kaçakçılığın ekonomik olarak genişlemesi karşısında 1510 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibi Hakkında Kanun yürürlüğe konulmuş, kanun aynı ad ile 1932 yılında tekrar düzenlenmiştir. 1930’da ise yurt dışına para çıkartmayı yasaklayan 1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun yayımlanmıştır.
1931 yılında 1873 sayılı Ticaret Mukavelesi ve Modus Vivendi Akdetmeyen Devletler Ülkesinden Türkiye’ye Yapılacak İthalata Memnuiyetler veya Tahdit veyahut Takyitler Tatbikine Dair Kanun yürürlüğe girmiştir. Kanunla Türkiye ile ticaret anlaşması imzalamayan veya anlaşma sağlanması için Türkiye’nin girişimlerini karşılamayan veya Modus Vivendi yapmaktan kaçınan ülkelerden yapılacak ithalatı yasaklamaya, sınırlamaya veya hükümetin iznine bağlamaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmış, dönemin İktisat Vekili Celal Bayar’ın söylemi ile “malımızı alanın malını alma ilkesi” uygulanmıştır.
Ayrıca, ülke ekonomisini korumak için gereğinde bazı eşyaların ithalini izne tabi tutma, sınırlama ya da yasaklama konusunda hükümet yetkilendirilmiştir. Bu çerçevede, 1931 yılı Kasım ayında kota listeleri (miktar kısıtlamaları) ilan edilmeye başlanarak ülke ayrımına gidilmeksizin ithal mallarına kısıtlama getirilmiştir. Söz konusu kontenjan uygulamaları, ülkeye giren mal çeşidini ve hacmini, belirlenen sınırlar içerisinde tutarak dış ticaret açığının kapanmasında rol oynamış, uygulama 1934 yılından itibaren azalmaya başlayarak yerini “Kliring Anlaşmaları”na bırakmış, 1937’de ise tamamen kaldırılmıştır.
Dış ticarette denge sağlamayı hedefleyen “malımızı alanın malını alma ilkesi”nin uygulandığı ikili ticaret anlaşmaları ile; ‘en çok kayırılan ülke kuralı’ dışına çıkılarak ticaret yapılacak her ülke bazında mevcut dış ticaretin içeriğine uygun anlaşmalar yapma, ülkelere göre ithali yapılacak malların kontenjanını belirleme imkanı elde edilmiş; çoğu ikili anlaşmaya ‘ek olarak’, mevcut uygulamaların yanında Takas Komisyonu kurulmuş, miktar kısıtlamaları ve kliring uygulamaları ile birlikte uygulanmaya başlanmıştır. Bir malın ihracına karşılık olarak diğer bir malın ithalini öngören takas uygulamaları karşılıklı iki ülke merkez bankaları nezdinde açılan hesaplar yoluyla gerçekleştirilmiştir.
Uygulamanın işleyişinde bir ülkenin tüccarı Türkiye’den mal ithal ettiğinde malın bedelini kendi ülkesinin merkez bankasına kendi ülke parasıyla ödemiş, Türk Merkez Bankası ise mal bedelinin ödemesini ihracatçıya Türk Lirası cinsinden yapmış, Türkiye’deki tüccarların mal ithal etmesi hâlinde ise bu durumun tersi gerçekleşmiştir. Böylece, iki ülke arasında ticaretten doğan borçların ödenmesi ülkelerden döviz çıkarılmadan sağlanarak döviz dengesi temin edilmiştir. Mümkün olan bütün ülkelerle ikili anlaşmalar yapılmış, böylece ithalatın artması ihracatın da artması ya da ihracatın azalması ithalatın da azalması şartına bağlanmış, ayrıca Türkiye’nin ihraç ürünlerinin fiyatlarının Dünya konjonktüründen bağımsız olarak ülkemiz lehine belirlenmesi sağlanmıştır.
Diğer yandan, dış pazarların incelenmesi, takibi ve ihracat imkanlarının geliştirilmesi amacıyla yurt dışında ‘ticaret temsilcilikler’ oluşturulmuş ve dış ülke pazarları hakkında ticari istihbarat yapılmaya başlanmış; psikolojik faktör olarak tanımlanabilecek olan, tüketicinin tüketim eğilimlerini etkileyerek Türk Malı kullanmaya sevk edilmesine yönelik çalışmalar yapılarak 1929 yılı aralık ayında Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurulmuş, devamında söz konusu kuruluşun yıl dönümlerinde Yerli Malı Haftası etkinlikleri yapılmıştır.
1929 Ekonomik Buhranı ile birlikte gerek hukuki gerekse toplumsal alanda uygulanan politikalar sonucunda 1929 yılından 1938 yılına kadar olan dönemde hiç dış ticaret açığı verilmemiştir. 1937 yılında Dünya ticaretinin 1/8’inin kliring yolu ile yapıldığı göz önüne alındığında, Türkiye dış ticaretinin aynı yılda %78’inin, 1938 yılında ise %83’ünün kliring anlaşmaları ile yapılmış olması mevcut ekonomik koşullar altında dönem uygulamalarının yerindeliğini ortaya koymaktadır. Aynı zamanda, 1920’li yıllarda büyük kısmı tüketim mallarından oluşan ithalat bileşenlerinin yapısı da anılan uygulamalar ile dönüştürülerek mal çeşitliliği sanayileşmeye destek olacak şekilde hammadde ve yatırım malı yoğun ürün grubuna yönlendirilmiştir.
Tüm bu uygulamalar göstermektedir ki coğrafi ve/veya dönemsel olağan üstü zor koşullar dış ticaret adına istenmeyen bir durum yaratmakla birlikte mevcut dış ticaret yapısının yeni konjonktüre uyumlaştırılmasına yönelik etkin bir dış ticaret yönetimi ile zor koşulların altından başarı ile çıkılması sağlanabilmekte, daha da ötesinde ileriye dönük güçlü temeller de atılabilmektedir.
Dr. Levent Özkardeş
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldu. 2014 yılında ABD’de Boston Üniversitesi Çokuluslu Ticaret Yüksek Lisans Programı’nı tamamlayarak yüksek lisans derecesini aldı. Doktora derecesini 2020 yılında Yaşar Üniversitesi İşletme Anabilim Dalı’nda, “Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsünün (YYS) Firmaların Rekabet Yapısına Etkisi”ni konu alan tez çalışması ile tamamladı.
Meslek hayatına 2001 yılında gümrük müfettiş yardımcısı olarak başladı; 2005 yılında gümrük müfettişliğine, 2012 yılında da gümrük başmüfettişliğine atandı. Mesleğinde 18 yılı geride bıraktığı 2019’da başmüfettişlik görevinden ayrılarak önde gelen bir gümrük müşavirliği firmasında genel koordinatör olarak çalıştı. Özkardeş, 2021 yılı itibari ile kurucusu olduğu gümrük, dış ticaret denetim ve danışmanlık firması bünyesinde gümrük ve dış ticaret alanlarında eğitim, danışmanlık ve denetim hizmetleri vermekte, aynı zamanda yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği yapmaktadır. Ayrıca Yaşar Üniversitesi Dış Ticaret Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak gümrük ve dış ticaret dersleri vermektedir.
İyi derecede İngilizce ve Almanca bilen, birçok dergide makaleleri yayımlanan, dış ticaret ile ilgili panellere konuşmacı olarak katılan Levent Özkardeş, dış ticaret ve gümrük alanlarında uzmanlaşmıştır.
Sorunuz başarılı bir şekilde uzmanımıza gönderilmiştir. Uzmanımız en kısa zamanda sorunuza yanıt verecektir.