Tarihte önemli gelişme ve kırılmalar sonrası ortaya çıkan yeni gelişmeler toplum, siyaset ve ekonomi alanlarında değişimleri beraberinde getirir. Yaşadığımız yüzyılda savaşlar, ekonomik ve siyasi bunalımların sonrasında önemli değişimler yaşandı. Benzer bir dönemin eşiğindeyiz. Bilim ve teknoloji alanında gelişimin en yüksek olduğu bir dönemde küresel salgının kontrol altına alınamaması dünyayı birçok konuda değişime zorluyor. Bugünlerde en fazla tartışma konusu “değişimin” ne kadar, nasıl ve hangi sürede olacağı? Her değişim, vazgeçmektir; eski alışkanlıklardan, alışılmış olandan.
Covid-19 ile böyle bir değişimin sürecindeyiz. Salgının küresel olarak etki alanının geniş olması, birçok alanı doğrudan etkileme düzeyi oldukça yüksek olması bekleniyor. Anahtar kelime ise “yeni normal”in ne olacağı? “Yeni normal”den kastedilen eski alışkanlıkların bir tarafa bırakılarak yeni kural ve ilkelerin ortaya çıkmasıdır. Bu gelişmelerden en fazla etkilenecek yapılardan biri de şirketlerdir. Sadece kurumsal olan, büyük ya da küçük olan değil, kurumsal olmayan, küçük ya da büyük tüm şirketler “yeni normal”e hazırlanmalıdır. Bugüne kadar serbest piyasa kuralları şirketlerin bulundukları piyasada rekabet gücüne bağlı olarak kârlılıklarını artırma ve sürdürebilme imkânı tanımıştır. Ancak salgının kontrol altına alınması ve bundan sonra ortaya çıkabilecek muhtemel salgın tehlikesi, ülke otoritelerinin yerel ya da yabancı tüm şirketlere daha fazla müdahale etmesine neden olacaktır. Piyasanın daha fazla müdahaleye açık hâle gelmesi, şirketlerin büyümesini, kârlılıklarını sürdürmelerini güçleştirecektir.
Tek çıkış noktası,“yeni normal”e ayak uyduracak adımlar atmak, yeni dönemin yeni koşullarını yönetmektir. Bu sürece hazır olanlar, kurumsal şirketlerdir. Her ne kadar aralarında küresel çapta geniş üretim ve hizmet ağına sahip olsalar da organizasyon yapılarındaki dinamiklerle yeni döneme uyum sağlayacak mekanizmaya sahiplerdir.
Ana konumuz ise henüz kurumsallaşmayan, kurumsallaşmaya karşı direnç gösteren aile şirketleridir. Bugüne kadar birçok krizde ayakta kalmaya çalışan aile şirketleri büyümek, gelişmek yerine sadece varlıklarını sürdürdüler. Verimsiz yapıları ile bugüne kadar geldiler. Ancak bundan sonra bu tür şirketlerin büyüme, kârlılık ve finansal sağlamlıklarını artırabilmeleri için kurumsallaşmalarını güncellenen yeni yapı ile gerçekleştirmeleri gerekiyor. Kurumsallaşmanın ilgi alanı sadece yönetim kurulu, menfaat sahipleri ile ilişkileri, hissedar hakları, şeffaflık değil. Aynı zamanda iyi bir iş modeli, iyi teknoloji ve dijitalleşme demektir. Kurumsallaşma sadece insan kaynağına yatırımdan ibaret değildir. Aynı zamandan şirketin, bulunduğu sektörde rekabet gücünü artıracak, değişime açık, müşteri taleplerine hızla cevap veren özelliğe sahi olmasıdır.
“Yeni normal”de, tüketicinin öncelikleri değişti. Tüketici harcama kararında eskisi kadar cömert olmayacak. Harcama kalıplarında temel ihtiyaç ile lüks harcama kalemleri arasında tercihler, temel ihtiyaçlara doğru kaydı. Küresel bir işsizlik dalgası korkusu, işini kaybedenlerin şimdiden hızla artıyor olması, tasarruf ve tüketim tercihlerini daha fazla etkileyecek. Bazı iş alanlarının yok olması, yeni iş alanlarının ortaya çıkması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Şirketler zorlu yeni rekabet koşullarına hazır olmalı.
Doç. Dr. Kadir Tuna