Adi ortaklıklar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ilâ 645’inci maddelerindeki “Adi Ortaklık Sözleşmesi” başlıklı bölümünde düzenlenmiştir. İki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri ve Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımayan ortaklıklar adi ortaklık olarak tanımlanmaktadır. Adi ortaklıkların kuruluşu kanunda belli bir şekle tabi tutulmamıştır. Ortaklar arasında düzenlenecek yazılı sözleşme ile adi ortaklık kurulabileceği gibi sözlü olarak yapılacak bir anlaşma ile de kurulması mümkündür. Adi ortaklıkların tüzel kişiliği yoktur. Ticaret Sicili ’ne kaydolma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ortaklığa konulan varlıklar ortaklığa değil ortaklara aittir. Ortaklığın borçlarından da ortaklar şahsen sorumludur.
Tüzel kişiliği bulunmayan ve bir ticari girişimi işletmek üzere, kanuna ve ahlaka aykırı olmamak ve kazanç elde etmek amacıyla her türlü konuda kurulabilen adi ortaklıklar vergi uygulamaları bakımından diğer ortaklıklardan farklı bir konumda bulunmaktadır.
Adi ortaklıklar tüzel kişilikleri olmadığı için elde ettikleri gelirin vergilendirilmesinde bağımsız birer özne olarak kabul edilmezler. Bu nedenle adi ortaklıklar adına gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmez. Ancak adi ortaklık adına stopaj mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerekmektedir. Gelir vergisi ve geçici vergi beyannamesi verme yükümlülüğü bulunmadığından adi ortaklıkların faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan kâr veya zarar, ortaklar tarafından hisseleri oranında kendi kazançlarına dahil edilerek vergiye tabi tutulur.
KDV uygulaması bakımından durum daha farklıdır. Adi ortaklıklar KDV uygulamasında bağımsız işletme birimleri olarak kabul edilirler. Bu nedenle işletmenin kendisi için ayrı vergi mükellefiyeti tesis edilmesi zorunludur. Bu doğrultuda defter tutma, belge düzenleme, muhafaza ve ibraz gibi vergi ödevleri ile beyanname verme ve vergi ödeme gibi mükellefiyetlerin ortaklardan ayrı olarak adi ortaklık tarafından yerine getirilmesi, ortaklığın KDV ile ilgili hesaplarının, ortakların varsa şahsi işletmelerindeki işlemlerinden ayrı olarak takip edilmesi gerekmektedir.
Ortaklardan bir veya birkaçının hisselerini diğer ortaklara veya üçüncü kişilere devrederek ortaklıktan ayrılması halinde hisse devir işleminden doğan kazanç gelir vergisine tabidir. Gelir Vergisi Kanunu’nun "Değer artışı kazançları" başlıklı mükerrer 80’inci maddesinin (4) numaralı bendinde "Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar" değer artışı kazancı olarak belirtilmiştir. Bu kapsamda adi ortaklıklardaki hisse devrini gerçekleştiren ortaklar tarafından devir işlemi nedeniyle elde edilen kazançların değer artışı kazancı olarak beyan edilmesi gerekmektedir.
Adi ortaklık hisselerinin ortaklara veya üçüncü kişilere devredilmesi halinde bu işlemlerin katma değer vergisi bakımından sonuçları ise hisse devri ile ortaklığın sona ermesi ya da sona ermemesi durumlarına göre ayrı ayrı belirlenmektedir. Hisse devir işlemi sonucunda ortaklık sona ermeyerek varlığını devam ettiriyorsa devir işlemi katma değer vergisine tabi olmamakta ve devir işlemleri için fatura düzenlemesine gerek bulunmamaktadır. Ortaklığın sona ermesine neden olan devir işlemleri ise katma değer vergisine tabi olup işletmedeki devir bedeli üzerinden devir tarihi itibariyle ortaklık tarafından fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Bu faturada katma değer vergisinin ayrıca gösterilmesi ve ilgili dönem işlemleri ile birlikte adi ortaklığın son beyannamesine dahil edilerek beyan edilmesi zorunludur. Devir bedeli üzerinden hesaplanan bu verginin genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılması mümkündür.
Tamer AKSOY