İş hayatı içinde işletmeler kimi zaman hizmet verdikleri muhatapları için yaptıkları işlemler dolayısıyla kendi varlıklarından harcamalar yaparlar. Böyle durumlarda yapılan harcamaların gerçek muhataplarına yönlendirilebilmesi gerekmektedir. Bu işlemlerin belgelendirilmesi ve gider olarak kaydedilmesi konuları ise özellik arz eden durumlardandır. Gider yansıtması olarak adlandırılan bu işlemler gerçek anlamda bir mal ve hizmet teslimine ilişkin olmayıp yapılan masrafların asıl muhatabına aktarılmasından ibarettir. Vergi kanunlarımızda açıkça düzenlenmemiş olmasına rağmen işletmeler arasında sıklıkla rastlanan, komisyonların damga vergisi, zam, faiz ve cezaların aktarımı işlemlerinde bazı hususların bilinmesinde fayda bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu’nun 3'üncü maddesinde; vergi kanunlarının lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği, lafzın açık olmadığı hâllerde kanun hükümlerinin, konuluşlarındaki maksadın, bu hükümlerin ilgili kanun yapısındaki yerinin ve diğer maddelerle olan bağlantısının göz önünde tutularak uygulanacağı belirtilmiştir. Aynı maddede, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği düzenlenmiştir. Ayrıca Vergi Usul Kanunu uyarınca üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki zorunlu olup söz konusu kayıtların fatura, gider pusulası, serbest meslek makbuzu gibi belgelere dayandırılması ve bir hakkın ispatı bakımından delil niteliğinde olabilecek mukavelename, taahhütname, kefaletname, mahkeme ilamları gibi hukuki vesikalarla ihbarname, karar örnekleri, vergi makbuzları gibi evrakların da dosyalanarak saklanması gerekmektedir.
Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere vergi hukukunda işlemlerin tevsiki ve ispatı bakımından gerçek mahiyeti esastır. Bu nedenle vergiye tabi safi kazancın tespit edilmesi için indirilebilecek giderlerin esas olarak ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi bakımından kiminle ilgili ise onun tarafından indirilmesi gereklidir.
Bu kural gereğince başka mükellefler adına ödeme yapılması durumunda bu ödemelere ilişkin belgelerin, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi bakımından ilgili olduğu mükellef adına düzenlenmesi ve bunlar tarafından gider kaydedilmesi gerekmektedir. Bu durumda söz konusu giderlerin yansıtılmasına gerek bulunmayıp bu giderler söz konusu belgelere dayanılarak ilgili mükellefçe indirim konusu yapılabilir.
Başka mükellefler için yapılan harcamalara ilişkin belgelerin ödemeyi yapan mükellefler adına düzenlenmesi hâlinde ise harcamaların düzenlenecek bir fatura ile gerçek muhatabına yansıtılması, ödemeyi yapanın bu tutarı bir yandan gelir, diğer yandan gider olarak kaydetmesiyle mümkün olabilmektedir.
Yansıtma işlemlerinde amaç yapılan masrafların gerçek ilgilisine intikal ettirilmesi olup herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifası söz konusu değildir. Bu nedenle masraf aktarımlarında KDV’nin konusuna giren bir işlemden bahsedilemez. Buna karşın, aktarılan masraflar nedeniyle yüklenilen bir KDV’nin bulunması durumunda bunun da asıl yüklenicisine yansıtılması ve düzenlenen faturada gösterilmesi gerekmektedir. Yansıtma işlemleri dolayısıyla düzenlenen faturalarda, kural olarak aktarılan harcamanın tabi olduğu oran üzerinden KDV hesaplanır. KDV’nin konusuna girmeyen giderlerin yansıtılması hâlinde ise KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır. Ayrıca, aktarılan tutara ilaveten herhangi bir bedelin alındığı durumlarda bu bedel üzerinden genel oranda KDV hesaplanması da gereklidir.
Tamer AKSOY