Hurda Varlıkların Satışında KDV Uygulaması

Dünyadaki doğal kaynakların sınırlı olması, hem bu kaynakların tüketiminde dikkatli olunmasını hem de bunlardan mamul malzemelerin hurda ve atıklarından yararlanılmasını zorunlu kılmıştır. Bu durum hammaddesi hurda ve atıklar olan geri dönüşüm sektörünün ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bilindiği üzere, ticari işletmelerde kullanılan maddi duran varlıklar da zamanla yıpranmakta ve değer kaybına uğramaktadır. Söz konusu varlıklar, faydalı ömürlerinin dolması nedeniyle veya başka bazı nedenlerle kullanılamaz hâle geldiklerinde ise hurda olarak değerlendirilmektedir.

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun (17/4-g) maddesi uyarınca metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıklarının teslimi KDV’den istisna edilmiştir. Bu kapsama girecek olan hurda malzemenin tanımı ise Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nde yapılmıştır. Buna göre her türlü maden, plastik, kâğıt ve cam hurdası, bunların hurda hâlindeki karışımları, aynen veya onarılmak suretiyle üretim amaçlarına uygun olarak kullanılamayacak durumdaki metal, plastik, kâğıt ve cam karakterli her türlü ham, yarı mamul ve mamul madde hurda olarak nitelendirilmiştir. 

Elden çıkarılan ve hurda olarak nitelenen varlıklar, satın alanlarca onarılarak kullanılmaya devam edilebildiği gibi onarımının mümkün olmadığı hâllerde ise atık olarak değerlendirilmektedir. Her ne kadar kullanım dışı kalan maddi duran varlıklar ticari anlamda hurda olarak adlandırılsa da onarılmak suretiyle kullanılabilecek durumda bulunan varlıklar vergi idaresince KDV uygulaması bakımından hurda olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle onarılmak suretiyle kullanılması mümkün olan varlıkların satılması hâlinde teslimlerinde, KDV Kanunu’nun (17/4-g) maddesindeki istisna hükmünden yararlanılması mümkün bulunmayıp genel oranda KDV uygulanması gerekmektedir.

Diğer yandan, KDV Kanunu’nun (30/a) maddesinde, vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmetin ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan KDV’nin indirim konusu yapılamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Satışı yapılan hurda niteliğindeki varlıklara ilişkin yüklenilen KDV’nin, ilgili dönem beyannamesinde hesaplanan KDV tutarına ilave edilmesi sonucunu doğuran ve vergi idaresinin uygulamasına esas teşkil eden bu hüküm görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Görüş ayrılığının temelinde, yararlı ömürlerinin dolması nedeniyle hurda hâline gelen maddi duran varlıklara ilişkin katma değerin, ayrılan amortismanlar yoluyla maliyetlere, dolayısıyla da teslim edilen mal ve hizmetlerin fiyatına ve KDV matrahına yansıtıldığı, bu nedenle de KDV Kanunu’nun (30/a) maddesine göre düzeltilmesi gereken bir KDV bakiyesinden bahsedilemeyeceği düşüncesi yatmaktadır.

Vergi İdaresi, 2016 yılında konuya ilişkin görüşünde değişikliğe gitmiş, varlıkların alımında yüklenilen ve indirim konusu yapılmış KDV tutarlarının tamamının hesaplanan KDV’ye eklenmesi uygulamasından vazgeçmiştir. Vergi idaresinin yeni görüşünde,

- Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin aynen veya onarılmak suretiyle üretim amaçlarına uygun olarak, kullanılamayacak durumda olmaları hâlinde bunların tesliminin KDV Kanunu’nun (17/4-g) maddesi uyarınca katma değer vergisinden müstesna olacağı,

- Kısmi istisna kapsamına giren bu işlem dolayısıyla yüklenilen vergilerin de prensip olarak işlemin yapıldığı dönemde indirim hesaplarından çıkarılması gerektiği,

- Ancak iktisadi kıymet hurda hâline gelinceye kadar indirim hakkı tanınan işlemlerde kullanılmış olduğundan yüklenilen vergilerin tamamının değil, hurda olarak satış bedelinin %18’ine isabet eden kısmının indirim hesaplarından çıkarılacağı,

- İndirim hesaplarından çıkarılan KDV tutarının gelir/kurumlar vergisi uygulamasında gider hesaplarına alınması gerektiği,

belirtilmiştir.

Vergi idaresinin hurda niteliğindeki maddi duran varlıkların alımında yüklenilen verginin tamamının değil, hurda satış bedelinin %18’ine isabet eden kısmının indirim hesaplarından çıkarılması gerektiği yönündeki görüşü, yaşanan tartışmaların sona erdirilmesini ve uygulamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesini mümkün kılmıştır.
 

Tamer AKSOY

Uzman Hakkında

Dr. Öğretim Üyesi Hüseyin Işık
Vergi

1968 yılında İzmir Menemen’de doğan Hüseyin Işık, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. Colorado Üniversitesi’nde ekonomi dalında yüksek lisans derecesi aldı.

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Mali Hukuk Ana Bilim Dalı’nda “Çok Uluslu Şirketlerde Örtülü Kazanç ve Örtülü Sermaye” konulu tez ile doktor unvanını elde etti. Bu tez 2005 yılında aynı başlıkla Maliye Bakanlığı Yayınları arasındaki yerini aldı. “Uluslararası Vergilendirme” başlıklı kitabı 2014 yılında yayımlandı. Yıldız Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde Kamu Maliyesi, Para Teorisi ve Para Politikası dersleri, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Vergi Hukuku dersleri verdi.

Meslek yaşamına Maliye Müfettiş Yardımcısı olarak 1989 yılında Maliye Teftiş Kurulu’nda başlayan Işık, Maliye Müfettişliği, Maliye Başmüfettişliği, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcılığı ile Türkiye OECD (Paris) Daimi Temsilciliği Maliye Müşavirliği görevlerinde bulundu. 2017 Temmuz ayından itibaren İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tam zamanlı öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı.

Uluslararası vergi hukuku, uluslararası vergi sistemindeki değişimlerin Türk vergi sistemine etkileri ve Türkiye’nin uyumu ile dijital ekonominin vergilendirilmesi alanlarında çalışmalarını sürdürüyor.
Evli ve iki çocuk babası olan Işık; iyi derece İngilizce, orta derece Fransızca biliyor.

Tüm Uzmanlar
Uzmanın Diğer Makaleleri