Katma değer vergisi dünyada yaygın olarak kullanılan ve harcamalar üzerinden alınan dolaylı bir vergi türüdür. Katma değer vergisinin temelinde mal ve hizmetlerin üretildiği ilk safhadan tüketiciye ulaştığı son safhaya kadar bütün aşamalarda ortaya çıkan ilave değerin vergilendirilmesi prensibi yatmaktadır.
Katma değer vergisi uygulamalarında her safhada hesaplanan vergiden bir önceki safhanın vergisi düşürülmekte ve kalan kısım mükelleflerce vergi dairesine ödenmektedir. İndirim mekanizması olarak adlandırılan bu uygulama ile fiilen mal veya hizmete sadece o safhada eklenen diğer bir ifadeyle katma değer vergiye tabi tutulmuş olmaktadır. Vergiye, katma değer vergisi adının verilmiş olmasının nedeni de budur.
Katma değer vergisi uygulamasında vergi her safhada bir sonraki müşteriye intikal ettirilmektedir. Bu nedenle vergi yükü tamamıyla nihai tüketici üzerinde kalmaktadır. Dolayısıyla mal ve hizmetlerin teslim sürecindeki üretici, toptancı, bayi ve perakendeciler teknik olarak verginin mükellefi gibi görünseler de aslında birer vergi sorumlusu durumunda bulunmaktadır. İndirim mekanizması sayesinde bu kimseler aldıkları mallar nedeniyle ödedikleri katma değer vergisini bu malların satılmasını beklemeden, gerçekleştirdikleri diğer satışlar üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirebilmekte ve böylece vergi yükünden kurtulmuş olmaktadırlar.
Ülkemizde, yüklenilen katma değer vergisinin teslim edilen mal ve hizmetler dolayısıyla müşterilerden tahsil edilen vergilerden indirilebilmesi, Katma Değer Vergisi Kanunu’nda belirtilen bazı şartların gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Bu şartlar kanunun 29 ve 34’üncü maddelerinde açıklanmıştır. Buna göre mükelleflerce yüklenilen katma değer vergisinin, vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan vergiden indirilebilmesi için;
- Kanunda indirime ilişkin sınırlayıcı bir hüküm olmamalıdır.
- İndirilecek vergi yürütülen faaliyetler kapsamındaki bir teslim ve hizmet dolayısıyla yüklenilmiş olmalıdır.
- Katma değer vergisi, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmiş olmalıdır.
- Verginin gösterildiği belgeler kanuni defterlere kaydedilmiş olmalıdır.
- İthalde alınan katma değer vergisi söz konusu ise vergi ödenmiş olmalıdır.
- İndirim hakkı, ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde ve vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmaksızın kullanılmalıdır.
Mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyecek vergi ise Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinde şu şekilde sıralanmıştır:
- Vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan katma değer vergisi,
- Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisi,
- Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığı’nın yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait katma değer vergisi,
- Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi.
Kanunun 30’uncu maddesinde belirtilen durumlarda yüklenilen ancak indirim konusu yapılamayan vergiler Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları çerçevesinde duruma göre gider veya maliyet unsuru olarak kayıtlara yansıtılmaktadır. Ancak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları uyarınca indirimi kabul edilmeyen giderler nedeniyle yüklenilen katma değer vergisinin gider veya maliyet unsuru olarak değil, kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.
Tamer Aksoy