Hem ülke ekonomilerinin hem de uluslararası ekonomik ilişkilerin gelişmesi günümüzde ticari ve ekonomik ilişkilerin geçmişe nazaran daha karmaşık bir hale gelmesine, bu alanda yaşanan sorunların artmasına neden olmuştur. Bu sorunların çözümünde ihtiyaç duyulan ispat ve belgelendirme gerekliliği ise kişisel güvene dayalı geleneksel ticari ilişkilerden hukuki kurallar çerçevesinde kurulan formal nitelikteki iş ilişkilerine geçilmesini zorunlu kılmıştır. Diğer bir deyişle dünyadaki ekonomik gelişmeler ile küreselleşme iş ilişkilerinin, hukuki çerçevede ve yazılı şekilde düzenlenen sözleşmelere dayalı olarak kurulması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
Bu ihtiyaçtan doğan yazılı sözleşmeler, ticari ilişkilerin hukuki temelini oluşturarak taraflara hukuk sistemi içinde haklarını koruma imkânı sağlamakla birlikte tarafları bakımından Damga Vergisi Kanunu gereğince damga vergisi yükümlülüğü de doğurmaktadır.
Damga Vergisi Kanunu gereğince damga vergisine tabi olan sözleşmeler üzerinden damga vergisi alınmasında uygulanan esaslar şu şekilde özetlenebilir:
1- Sözleşmeleri imzalayanlar damga vergisi ödemekle mükelleftir.
2- Sözleşmeler üzerinden alınacak damga vergisi oranı binde 9,48’dir.
3- Bir nüshadan fazla olarak düzenlenen sözleşmelerin her nüshası ayrı ayrı aynı miktar veya oranda damga vergisine tabidir.
4- Aynı sözleşmede birbirinden tamamen ayrı birden fazla işlem bulunması halinde bunların her birinden ayrı ayrı vergi alınır.
5- Bir sözleşmede bulunan birden fazla işlem birbirine bağlı ve bir asıldan doğma olduğu takdirde damga vergisi, en yüksek vergi alınmasını gerektiren işlem üzerinden alınır.
6- Bir ay içinde düzenlenen sözleşmelerin vergisi sürekli mükellefiyete tabi olanlar tarafından ertesi ayın yirmi üçüncü günü akşamına kadar vergi dairesine bir beyannameyle bildirilir. Beyan edilen vergi aynı ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar vergi dairesine ödenir.
7- Sürekli mükellefiyetin gerekli olmadığı hallerde sözleşmelerin düzenlendiği tarihi izleyen on beş gün içinde vergi dairesine beyannameyle bildirilir ve aynı süre içinde ödenir.
Sözleşmeler üzerinde alınmakta olan damga vergisinin oranı zaman içinde yükselerek bugün yüzde bir seviyesine yaklaşmıştır. İki taraflı bir sözleşmenin en az iki nüsha düzenlendiği kabul edilirse damga vergisi taraflar üzerinde toplamda yüzde iki gibi önemli büyüklükte bir vergi yüküne neden olmaktadır. Bu durum ise çetin rekabet koşullarının hüküm sürdüğü ticari hayatta çok düşük kâr marjlarıyla iş yapmaya çalışan müteşebbisler üzerinde ciddi bir maliyet oluşturmaktadır.
2016 yılında devlet tarafından toplanacak toplam vergi gelirlerinin 504 milyar lira olması beklenmekte olup bu tutarın yaklaşık 14 milyar lirası damga vergisi kaynaklıdır. Bu rakamlar damga vergisinin toplam vergi gelirleri içinde yüzde 2,7 gibi önemli bir paya sahip olduğunu göstermektedir.
Damga vergisinin devlet için vazgeçilemeyecek büyüklükte bir gelir kaynağı olmasına karşın müteşebbisler üzerinde önemli bir maliyet unsuru haline geldiği dikkate alındığında ticari iş ve işlemler üzerindeki damga vergisi kaynaklı vergi yükü dengesinin gözden geçirilmesine ihtiyaç olduğu söylenebilir. Bu çerçevede özellikle sözleşmeler üzerinden alınan damga vergisi oranlarının iş dünyasının ekonomik kararları üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletecek şekilde yeniden düzenlenmesi ülkemizin rekabet gücünün artırılması bakımından faydalı olacaktır.
Tamer Aksoy